١٤

İnananlara rastladıkları zaman, "İnandık" derler, elebaşılarıyla baş başa kaldıklarında, "Biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla sadece alay etmekteyiz" derler.

Turkish Translation(Diyanet)

١٥
Onlarla Allah alay eder ve taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakır.

Turkish Translation(Diyanet)

١٦
Onlar, doğruluk yerine sapıklığı aldılar da alışverişleri kar getirmedi; doğru yolu bulamamışlardı.

Turkish Translation(Diyanet)

١٧
Onlar, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimseye benzerler ki, Allah ışıklarını yok edince, onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakmıştır.

Turkish Translation(Diyanet)

١٨
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden doğru yola dönmezler.

Turkish Translation(Diyanet)

١٩
Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer.

Turkish Translation(Diyanet)

٢٠
Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır; onları aydınlattıkça ışığında yürürler ve üzerlerine karanlık basınca durakalırlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir.

Turkish Translation(Diyanet)

٢١
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz.

Turkish Translation(Diyanet)

٢٢
O, yeryüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla size rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi; artık Allah'a, bile bile eş koşmayın.

Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders