ءَآلۡـَٰٔنَ
وَقَدۡ
عَصَيۡتَ
قَبۡلُ
وَكُنتَ
مِنَ
ٱلۡمُفۡسِدِينَ
٩١

O'na: "Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin" dendi.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:92

فَٱلۡيَوۡمَ

نُنَجِّيكَ

بِبَدَنِكَ

لِتَكُونَ

لِمَنۡ

خَلۡفَكَ

ءَايَةٗۚ

وَإِنَّ

كَثِيرٗا

مِّنَ

ٱلنَّاسِ

عَنۡ

ءَايَٰتِنَا

لَغَٰفِلُونَ

٩٢

"Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için bugün sadece senin cesedini çıkarıp (sahile) atacağız" dedik. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden habersizdir.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:93

وَلَقَدۡ

بَوَّأۡنَا

بَنِيٓ

إِسۡرَٰٓءِيلَ

مُبَوَّأَ

صِدۡقٖ

وَرَزَقۡنَٰهُم

مِّنَ

ٱلطَّيِّبَٰتِ

فَمَا

ٱخۡتَلَفُواْ

حَتَّىٰ

جَآءَهُمُ

ٱلۡعِلۡمُۚ

إِنَّ

رَبَّكَ

يَقۡضِي

بَيۡنَهُمۡ

يَوۡمَ

ٱلۡقِيَٰمَةِ

فِيمَا

كَانُواْ

فِيهِ

يَخۡتَلِفُونَ

٩٣

And olsun ki, İsrailoğullarını iyi bir yere yerleştirdik, onlara temiz rızıklar verdik, kendilerine bir bilgi gelene kadar ayrılığa düşmediler.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:94

فَإِن

كُنتَ

فِي

شَكّٖ

مِّمَّآ

أَنزَلۡنَآ

إِلَيۡكَ

فَسۡـَٔلِ

ٱلَّذِينَ

يَقۡرَءُونَ

ٱلۡكِتَٰبَ

مِن

قَبۡلِكَۚ

لَقَدۡ

جَآءَكَ

ٱلۡحَقُّ

مِن

رَّبِّكَ

فَلَا

تَكُونَنَّ

مِنَ

ٱلۡمُمۡتَرِينَ

٩٤

Sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce indirdiğimiz Kitap'ları okuyanlara sor. And olsun ki, sana Rabbinden gerçek gelmiştir, sakın şüphelenenlerden olma.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:95

وَلَا

تَكُونَنَّ

مِنَ

ٱلَّذِينَ

كَذَّبُواْ

بِـَٔايَٰتِ

ٱللَّهِ

فَتَكُونَ

مِنَ

ٱلۡخَٰسِرِينَ

٩٥

Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma, yoksa kaybedenlerden olursun.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:96

إِنَّ

ٱلَّذِينَ

حَقَّتۡ

عَلَيۡهِمۡ

كَلِمَتُ

رَبِّكَ

لَا

يُؤۡمِنُونَ

٩٦

Doğrusu Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler, can yakıcı azabı görene kadar kendilerine her türlü belge gelse bile inanmazlar.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:97

وَلَوۡ

جَآءَتۡهُمۡ

كُلُّ

ءَايَةٍ

حَتَّىٰ

يَرَوُاْ

ٱلۡعَذَابَ

ٱلۡأَلِيمَ

٩٧

Doğrusu Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler, can yakıcı azabı görene kadar kendilerine her türlü belge gelse bile inanmazlar.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:98

فَلَوۡلَا

كَانَتۡ

قَرۡيَةٌ

ءَامَنَتۡ

فَنَفَعَهَآ

إِيمَٰنُهَآ

إِلَّا

قَوۡمَ

يُونُسَ

لَمَّآ

ءَامَنُواْ

كَشَفۡنَا

عَنۡهُمۡ

عَذَابَ

ٱلۡخِزۡيِ

فِي

ٱلۡحَيَوٰةِ

ٱلدُّنۡيَا

وَمَتَّعۡنَٰهُمۡ

إِلَىٰ

حِينٖ

٩٨

Bir kent halkı inanmalı değil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin! İşte Yunus'un milleti, inandığı zaman, dünya hayatında rezilliği gerektiren azabı onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik.

— Turkish Translation(Diyanet)

10:99