٢١

Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sıcaklık bir değildir.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٢
Dirilerle ölüler de bir değildir. Doğrusu Allah, dilediği kimseye işittirir. Sen, kabirlerde olanlara işittiremezsin.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٣
Sen sadece bir uyarıcısın.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٤
Şüphesiz Biz seni, müjdeci ve uyarıcı olarak, gerçekle gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde de mutlaka bir uyarıcı bulunagelmiştir.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٥
Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara belgeler, sayfalar ve nurlu kitaplar getirmişlerdi.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٦
Sonra Ben, inkar edenleri yakaladım. Beni inkar etmek nasıl olur?

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٧
Allah'ın gökten su indirdiğini görmez misin? Biz onunla türlü türlü renkte ürünler yetiştirmiş; dağlarda da beyaz, kırmızı, siyah ve türlü renkte yollar varetmişizdir.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٨
İnsanlar, yerde yürüyenler ve davarlar da böyle türlü türlü renktedirler. Allah'ın kulları arasında O'ndan korkan, ancak bilginlerdir. Doğrusu Allah güçlüdür, bağışlayandır.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٩
Allah'ın Kitap'ına uyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler, tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.

— Turkish Translation(Diyanet)

٣٠
Çünkü Allah bu kimselerin ecirlerini tam verir ve lütfu ile arttırır. Doğrusu O, bağışlayandır, şükrün karşılığını bol bol verendir.

— Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders