١١

Varlık sahibi olup da seni yalanlayanları Bana bırak; onlara az bir mehil ver.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٢
Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٣
Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٤
Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٥
Firavun'a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda şahidlik edecek bir peygamber gönderdik.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٦
Ama Firavun o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٧
Eğer inkar ederseniz, gençleri ihtiyarlatan günden nasıl korunursunuz?

— Turkish Translation(Diyanet)

١٨
O günün şiddetiyle gök bile parçalanır. O'nun sözü yerine gelir.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٩
Doğrusu bu anlatılanlar birer öğüttür. Dileyen kimse, Rabbine doğru giden bir yol tutar.

— Turkish Translation(Diyanet)

٢٠
Şüphesiz Rabbin, senin ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar vakit içinde kalktığını bilir. Gece ve gündüzü Allah ölçer; sizin bu vakitleri takdir edemeyeceğinizi bildiğinden tevbenizi kabul etmiştir. Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.

— Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders