٤١

Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٢
Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٣
Dilesek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٤
Ama katımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar geçinme olarak onları geri bıraktık.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٥
Onlara: "Geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki acınırsınız" dendiği zaman yüz çevirirler.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٦
Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde ondan hep yüz çeviregelmişlerdi.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٧
Onlara: "Allah'ın size verdiği rızıktan sarfedin" denince inkar edenler inananlara: "Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz apaçık bir sapıklıktasınız" derler.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٨
"Doğru sözlü iseniz bildirin bu vaad ne zamandır?" derler.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٩
Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.

Turkish Translation(Diyanet)

٥٠
O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.

Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders