١١

Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.

Turkish Translation(Diyanet)

١٢
İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.

Turkish Translation(Diyanet)

١٣
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

Turkish Translation(Diyanet)

١٤
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

Turkish Translation(Diyanet)

١٥
Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.

Turkish Translation(Diyanet)

١٦
Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.

Turkish Translation(Diyanet)

١٧
And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:

Turkish Translation(Diyanet)

١٨
"Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

Turkish Translation(Diyanet)

١٩
"Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."

Turkish Translation(Diyanet)

٢٠
"Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."

Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders