Mü'min

sure
Ghafir

حمٓ
١

Ha, Mim.

— Turkish Translation(Diyanet)

40:2

تَنزِيلُ

ٱلۡكِتَٰبِ

مِنَ

ٱللَّهِ

ٱلۡعَزِيزِ

ٱلۡعَلِيمِ

Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve bilgin olan Allah katındandır.

— Turkish Translation(Diyanet)

40:3

غَافِرِ

ٱلذَّنۢبِ

وَقَابِلِ

ٱلتَّوۡبِ

شَدِيدِ

ٱلۡعِقَابِ

ذِي

ٱلطَّوۡلِۖ

لَآ

إِلَٰهَ

إِلَّا

هُوَۖ

إِلَيۡهِ

ٱلۡمَصِيرُ

O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş O'nadır.

— Turkish Translation(Diyanet)

40:4

مَا

يُجَٰدِلُ

فِيٓ

ءَايَٰتِ

ٱللَّهِ

إِلَّا

ٱلَّذِينَ

كَفَرُواْ

فَلَا

يَغۡرُرۡكَ

تَقَلُّبُهُمۡ

فِي

ٱلۡبِلَٰدِ

Allah'ın ayetleri üzerinde, inkar edenlerden başkası tartışmaya girişmez. İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın.

— Turkish Translation(Diyanet)

40:5

كَذَّبَتۡ

قَبۡلَهُمۡ

قَوۡمُ

نُوحٖ

وَٱلۡأَحۡزَابُ

مِنۢ

بَعۡدِهِمۡۖ

وَهَمَّتۡ

كُلُّ

أُمَّةِۭ

بِرَسُولِهِمۡ

لِيَأۡخُذُوهُۖ

وَجَٰدَلُواْ

بِٱلۡبَٰطِلِ

لِيُدۡحِضُواْ

بِهِ

ٱلۡحَقَّ

فَأَخَذۡتُهُمۡۖ

فَكَيۡفَ

كَانَ

عِقَابِ

Onlardan önce, Nuh milleti, ardından, peygamberlere karşı gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamış; her ümmet, peygamberini cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı batılla gidermek için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine Ben onları yakaladım. Cezalandırmam nasılmış?

— Turkish Translation(Diyanet)

40:6

وَكَذَٰلِكَ

حَقَّتۡ

كَلِمَتُ

رَبِّكَ

عَلَى

ٱلَّذِينَ

كَفَرُوٓاْ

أَنَّهُمۡ

أَصۡحَٰبُ

ٱلنَّارِ

İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.

— Turkish Translation(Diyanet)

40:7

ٱلَّذِينَ

يَحۡمِلُونَ

ٱلۡعَرۡشَ

وَمَنۡ

حَوۡلَهُۥ

يُسَبِّحُونَ

بِحَمۡدِ

رَبِّهِمۡ

وَيُؤۡمِنُونَ

بِهِۦ

وَيَسۡتَغۡفِرُونَ

لِلَّذِينَ

ءَامَنُواْۖ

رَبَّنَا

وَسِعۡتَ

كُلَّ

شَيۡءٖ

رَّحۡمَةٗ

وَعِلۡمٗا

فَٱغۡفِرۡ

لِلَّذِينَ

تَابُواْ

وَٱتَّبَعُواْ

سَبِيلَكَ

وَقِهِمۡ

عَذَابَ

ٱلۡجَحِيمِ

Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru" diye bağışlanma dilerler.

— Turkish Translation(Diyanet)

40:8

رَبَّنَا

وَأَدۡخِلۡهُمۡ

جَنَّٰتِ

عَدۡنٍ

ٱلَّتِي

وَعَدتَّهُمۡ

وَمَن

صَلَحَ

مِنۡ

ءَابَآئِهِمۡ

وَأَزۡوَٰجِهِمۡ

وَذُرِّيَّٰتِهِمۡۚ

إِنَّكَ

أَنتَ

ٱلۡعَزِيزُ

ٱلۡحَكِيمُ

"Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin"

— Turkish Translation(Diyanet)

40:9