قَالَ
يَٰٓـَٔادَمُ
أَنۢبِئۡهُم
بِأَسۡمَآئِهِمۡۖ
فَلَمَّآ
أَنۢبَأَهُم
بِأَسۡمَآئِهِمۡ
قَالَ
أَلَمۡ
أَقُل
لَّكُمۡ
إِنِّيٓ
أَعۡلَمُ
غَيۡبَ
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
وَٱلۡأَرۡضِ
وَأَعۡلَمُ
مَا
تُبۡدُونَ
وَمَا
كُنتُمۡ
تَكۡتُمُونَ
٣٣

Allah "Ey Adem onlara isimlerini söyle" dedi. Adem isimlerini söyleyince, Allah "Ben gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim?" dedi.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:34

وَإِذۡ

قُلۡنَا

لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ

ٱسۡجُدُواْ

لِأٓدَمَ

فَسَجَدُوٓاْ

إِلَّآ

إِبۡلِيسَ

أَبَىٰ

وَٱسۡتَكۡبَرَ

وَكَانَ

مِنَ

ٱلۡكَٰفِرِينَ

٣٤

Meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik, İblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:35

وَقُلۡنَا

يَٰٓـَٔادَمُ

ٱسۡكُنۡ

أَنتَ

وَزَوۡجُكَ

ٱلۡجَنَّةَ

وَكُلَا

مِنۡهَا

رَغَدًا

حَيۡثُ

شِئۡتُمَا

وَلَا

تَقۡرَبَا

هَٰذِهِ

ٱلشَّجَرَةَ

فَتَكُونَا

مِنَ

ٱلظَّٰلِمِينَ

٣٥

"Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz" dedik.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:36

فَأَزَلَّهُمَا

ٱلشَّيۡطَٰنُ

عَنۡهَا

فَأَخۡرَجَهُمَا

مِمَّا

كَانَا

فِيهِۖ

وَقُلۡنَا

ٱهۡبِطُواْ

بَعۡضُكُمۡ

لِبَعۡضٍ

عَدُوّٞۖ

وَلَكُمۡ

فِي

ٱلۡأَرۡضِ

مُسۡتَقَرّٞ

وَمَتَٰعٌ

إِلَىٰ

حِينٖ

٣٦

Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara "Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz" dedik.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:37

فَتَلَقَّىٰٓ

ءَادَمُ

مِن

رَّبِّهِۦ

كَلِمَٰتٖ

فَتَابَ

عَلَيۡهِۚ

إِنَّهُۥ

هُوَ

ٱلتَّوَّابُ

ٱلرَّحِيمُ

٣٧

Adem, Rabbi'nden emirler aldı; onları yerine getirdi. Rabb'i de bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz o tevbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:38

قُلۡنَا

ٱهۡبِطُواْ

مِنۡهَا

جَمِيعٗاۖ

فَإِمَّا

يَأۡتِيَنَّكُم

مِّنِّي

هُدٗى

فَمَن

تَبِعَ

هُدَايَ

فَلَا

خَوۡفٌ

عَلَيۡهِمۡ

وَلَا

هُمۡ

يَحۡزَنُونَ

٣٨

"İnin oradan hepiniz, tarafımdan size bir yol gösteren gelecektir; Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:39

وَٱلَّذِينَ

كَفَرُواْ

وَكَذَّبُواْ

بِـَٔايَٰتِنَآ

أُوْلَٰٓئِكَ

أَصۡحَٰبُ

ٱلنَّارِۖ

هُمۡ

فِيهَا

خَٰلِدُونَ

٣٩

İnkar eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır, onlar orada temelli kalacaklardır.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:40

يَٰبَنِيٓ

إِسۡرَٰٓءِيلَ

ٱذۡكُرُواْ

نِعۡمَتِيَ

ٱلَّتِيٓ

أَنۡعَمۡتُ

عَلَيۡكُمۡ

وَأَوۡفُواْ

بِعَهۡدِيٓ

أُوفِ

بِعَهۡدِكُمۡ

وَإِيَّٰيَ

فَٱرۡهَبُونِ

٤٠

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın ve ahdimi yerine getirin ki Ben de yerine getireyim; yoksa benden korkun.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:41

وَءَامِنُواْ

بِمَآ

أَنزَلۡتُ

مُصَدِّقٗا

لِّمَا

مَعَكُمۡ

وَلَا

تَكُونُوٓاْ

أَوَّلَ

كَافِرِۭ

بِهِۦۖ

وَلَا

تَشۡتَرُواْ

بِـَٔايَٰتِي

ثَمَنٗا

قَلِيلٗا

وَإِيَّٰيَ

فَٱتَّقُونِ

٤١

Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin.

— Turkish Translation(Diyanet)

2:42