٤١

Hayır; sadece O'na yalvarırsınız; dilerse yalvardığınız şeyi giderir, siz de O'na koştuğunuz ortakları unutursunuz.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٢
Şüphesiz ki, senden önce ümmetlere peygamberler göndermiştik; onları yalvarsınlar diye darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٣
Hiç değilse, onlara şiddetimiz geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Lakin kalbleri katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara güzel gösterdi.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٤
Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٥
Zulmeden milletin kökü böylece kesildi. Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٦
De ki: "Gördünüz mü? Allah, işitmenizi, gözlerinizi alsa, kalblerinizi kapasa, Allah'tan başka hangi tanrı onu sizlere getirebilir?" Ayetleri nasıl türlü türlü açıkladığımıza bir baksana, sonra da onlar yüz çevirirler.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٧
De ki: "Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zalimlerden başkası mı yok olur? Bana bildirin."

Turkish Translation(Diyanet)

٤٨
Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.

Turkish Translation(Diyanet)

٤٩
Ayetlerimizi inkar edenlere yoldan çıkmalarından ötürü azab dokunacaktır.

Turkish Translation(Diyanet)

٥٠
De ki: "Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?"

Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders