١٠١

İşte o kentlerin haberlerini sana anlatıyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٢
Onların çoğunda ahde bağlılık görmedik, çoğunu fasık kimseler olarak bulduk.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٣
Sonra peygamberlerin ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun ve erkanına gönderdik. Ayetlerimize karşı haksızlık ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٤
Musa, "Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbinin peygamberiyim.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٥
Bana Allah'a karşı ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, İsrailoğullarını benimle beraber gönder" dedi.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٦
Firavun: "Bir mucize getirdiysen ortaya koy bakalım, doğru sözlülerden isen bunu yaparsın" dedi.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٧
Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٨
Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.

— Turkish Translation(Diyanet)

١٠٩
Firavun milletinin ileri gelenleri, "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır, sizi memleketinizden çıkarmak istiyor" dediler. Firavun: "Ne buyurursunuz?" dedi.

— Turkish Translation(Diyanet)

١١٠
Firavun milletinin ileri gelenleri, "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır, sizi memleketinizden çıkarmak istiyor" dediler. Firavun: "Ne buyurursunuz?" dedi.

— Turkish Translation(Diyanet)

Notes placeholders