ذَٰلِكَ
أَن
لَّمۡ
يَكُن
رَّبُّكَ
مُهۡلِكَ
ٱلۡقُرَىٰ
بِظُلۡمٖ
وَأَهۡلُهَا
غَٰفِلُونَ
١٣١

Bu, haberleri yokken kasabalar halkını Allah'ın haksız yere yok etmeyeceğinden dolayıdır.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:132

وَلِكُلّٖ

دَرَجَٰتٞ

مِّمَّا

عَمِلُواْۚ

وَمَا

رَبُّكَ

بِغَٰفِلٍ

عَمَّا

يَعۡمَلُونَ

١٣٢

İşlediklerine karşılık her birinin dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden habersiz değildir.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:133

وَرَبُّكَ

ٱلۡغَنِيُّ

ذُو

ٱلرَّحۡمَةِۚ

إِن

يَشَأۡ

يُذۡهِبۡكُمۡ

وَيَسۡتَخۡلِفۡ

مِنۢ

بَعۡدِكُم

مَّا

يَشَآءُ

كَمَآ

أَنشَأَكُم

مِّن

ذُرِّيَّةِ

قَوۡمٍ

ءَاخَرِينَ

١٣٣

Rabbin müstağni ve rahmet sahibidir. Dilerse, sizi başka bir milletin soyundan getirdiği gibi, sizi yok eder, dilediğini yerinize getirir.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:134

إِنَّ

مَا

تُوعَدُونَ

لَأٓتٖۖ

وَمَآ

أَنتُم

بِمُعۡجِزِينَ

١٣٤

Size vadedilen, mutlaka yerine gelecektir; siz O'nu aciz kılamazsınız.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:135

قُلۡ

يَٰقَوۡمِ

ٱعۡمَلُواْ

عَلَىٰ

مَكَانَتِكُمۡ

إِنِّي

عَامِلٞۖ

فَسَوۡفَ

تَعۡلَمُونَ

مَن

تَكُونُ

لَهُۥ

عَٰقِبَةُ

ٱلدَّارِۚ

إِنَّهُۥ

لَا

يُفۡلِحُ

ٱلظَّٰلِمُونَ

١٣٥

De ki, "Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın, doğrusu ben de yapacağım. Sonucun kimin için hayırlı olacağını bileceksiniz. Zulmedenler şüphesiz kurtulamazlar."

— Turkish Translation(Diyanet)

6:136

وَجَعَلُواْ

لِلَّهِ

مِمَّا

ذَرَأَ

مِنَ

ٱلۡحَرۡثِ

وَٱلۡأَنۡعَٰمِ

نَصِيبٗا

فَقَالُواْ

هَٰذَا

لِلَّهِ

بِزَعۡمِهِمۡ

وَهَٰذَا

لِشُرَكَآئِنَاۖ

فَمَا

كَانَ

لِشُرَكَآئِهِمۡ

فَلَا

يَصِلُ

إِلَى

ٱللَّهِۖ

وَمَا

كَانَ

لِلَّهِ

فَهُوَ

يَصِلُ

إِلَىٰ

شُرَكَآئِهِمۡۗ

سَآءَ

مَا

يَحۡكُمُونَ

١٣٦

Kendi zanlarına göre, "Bu Allah'ındır, bu da putlarımızındır" diyerek, Allah'ın yarattığı hayvanlar ve ekinlerden pay ayırdılar. Putları için ayırdıkları Allah için verilmez, ama Allah için ayırdıkları putlarına verilirdi; ne kötü hüküm veriyorlardı!

— Turkish Translation(Diyanet)

6:137

وَكَذَٰلِكَ

زَيَّنَ

لِكَثِيرٖ

مِّنَ

ٱلۡمُشۡرِكِينَ

قَتۡلَ

أَوۡلَٰدِهِمۡ

شُرَكَآؤُهُمۡ

لِيُرۡدُوهُمۡ

وَلِيَلۡبِسُواْ

عَلَيۡهِمۡ

دِينَهُمۡۖ

وَلَوۡ

شَآءَ

ٱللَّهُ

مَا

فَعَلُوهُۖ

فَذَرۡهُمۡ

وَمَا

يَفۡتَرُونَ

١٣٧

Böylece, putlara hizmet edenler, puta tapanların çoğunu helake sürüklemek, dinlerini karma karışık etmek için çocuklarını öldürmelerini onlara iyi göstermişlerdir. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Sen onları ve iftiralarını bir tarafa bırak.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:138

وَقَالُواْ

هَٰذِهِۦٓ

أَنۡعَٰمٞ

وَحَرۡثٌ

حِجۡرٞ

لَّا

يَطۡعَمُهَآ

إِلَّا

مَن

نَّشَآءُ

بِزَعۡمِهِمۡ

وَأَنۡعَٰمٌ

حُرِّمَتۡ

ظُهُورُهَا

وَأَنۡعَٰمٞ

لَّا

يَذۡكُرُونَ

ٱسۡمَ

ٱللَّهِ

عَلَيۡهَا

ٱفۡتِرَآءً

عَلَيۡهِۚ

سَيَجۡزِيهِم

بِمَا

كَانُواْ

يَفۡتَرُونَ

١٣٨

"Bu hayvanlar ve ekinleri dilediğimizden başkasının yemesi yasaktır; bir kısım hayvanların sırtlarına yük vurmak da haramdır" iddiasında bulunarak ve bir kısım hayvanları keserken de Allah'ın adını anmamak suretiyle O'na iftira ederler. Allah, yaptıkları iftiralara karşı onları cezalandıracaktır.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:139

وَقَالُواْ

مَا

فِي

بُطُونِ

هَٰذِهِ

ٱلۡأَنۡعَٰمِ

خَالِصَةٞ

لِّذُكُورِنَا

وَمُحَرَّمٌ

عَلَىٰٓ

أَزۡوَٰجِنَاۖ

وَإِن

يَكُن

مَّيۡتَةٗ

فَهُمۡ

فِيهِ

شُرَكَآءُۚ

سَيَجۡزِيهِمۡ

وَصۡفَهُمۡۚ

إِنَّهُۥ

حَكِيمٌ

عَلِيمٞ

١٣٩

"Bu hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız erkeklerimize mahsus olup, eşlerimize yasaktır. Ölü doğacak olursa hepsi ona ortak olurlar" dediler. Allah bu türlü sözlerin cezasını verecektir, çünkü O hakimdir, bilendir.

— Turkish Translation(Diyanet)

6:140

قَدۡ

خَسِرَ

ٱلَّذِينَ

قَتَلُوٓاْ

أَوۡلَٰدَهُمۡ

سَفَهَۢا

بِغَيۡرِ

عِلۡمٖ

وَحَرَّمُواْ

مَا

رَزَقَهُمُ

ٱللَّهُ

ٱفۡتِرَآءً

عَلَى

ٱللَّهِۚ

قَدۡ

ضَلُّواْ

وَمَا

كَانُواْ

مُهۡتَدِينَ

١٤٠

Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri Allah'a iftira ederek haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi.

— Turkish Translation(Diyanet)

İpucu: ile gezinmeyi deneyinctrlK